top of page
Ara

43- EVİ YUVA YAPAN MUTFAKTIR

  • saybars06
  • 15 Ağu 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 May 2022

Mutfağında ocağı tütmeyen, içinde emekler verilmiş, sevgiler katılmış yemekler pişmeyen ev yuva değildir. Olsa olsa EV'dir. Hani bir deyim vardır: ''Ocağını söndürmek'' diye. Bildiğiniz gibi ''Aileyi dağıtmak, bir kimsenin evini barkını yıkmak, soyunu kurutmak'' anlamını taşır. Böyle bir felaket, işte bu deyimle ifade edilmiş. Ocak söndüğü zaman iş bitmiştir. Ocağın sönmesi her şeyin sonudur. Yemek, hayatın ta kendisidir O halde, ne yapılıp edilecek ocağın sönmesine müsaade edilmeyecek, ocak tüttürülmeye devam edilecektir. Kim olduğunu ne yazık ki şimdi hatırlamadığım ama değer verdiğim biri, ekranda, ''sofra'' gerçeğini şöyle ifade etmişti. ''Gün içinde üç defa karşımıza çıkarak hayatımıza tat ve mutluluk katan başka bir hadise yoktur''. Dolayısıyla hayatımızda kapladığı yere ve zamana bakınca hakkını teslim etmek, ve gereken önemi vermek kaçınılmaz. Zamane, bu sözlerime ancak güler. Lakin, mesele mideyi doldurmak, karın doyurmak, açlığı bastırmak değil, ben beslenmekten bahsediyorum. Hayatını, siparişle kapıya getirttiği yiyeceklerle sürdürme alışkanlığında olanlar ne dediğimi anlayamaz. Bunu başarmak o kadar da zor değil. İki tane şartı var. Birincisi beslenmenin önemini ( bütün boyutlarıyla) kavramış olmak. Zira ''can boğazdan gelir'' atasözü, beslenme biliminin ve tıbbın ilerlemesi neticesinde ''boğazdan çıkar'' boyutunun ilavesiyle bazı tereddütleri devreye soktu, artık ''neyi, ne kadar yememiz gerektiği'' konusu da dikkat gerektiriyor. Şüphesiz sağlıklı beslenmek için bu konuda bazı temel bilgilere sahip olunmalı... İkinci şartı ise sevgi. Aile bireylerine olan sevginiz, onların sağlığını, geleceğini düşünüyor olmak. Bu husus, beslenme konusunu şansa bırakmayıp sofranıza hükmetmenize, sevdiklerinizi, bilinçle, dengeli yiyeceklerle beslemeyi sürdürmeniz için emek vermekten gocunmamanıza yetiyor. Mutfak evde en yoğun emek isteyen alan. Fedakar anneler, şüphesiz bundan kaçınmıyorlar.. Sevginin eş anlamlısı nedir deseler, ben ''fedakarlık'' derim. Bizim kuşak, bu annelere sahibolma ayrıcalığını, şansını dibine kadar yaşadı. İhmal, savsaklama, üşenme bu annelerde yoktu. Onlarla her şey yolunda ve olması gerekenin de fevkindeydi. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji, yüksek bir sorumluluk bilinci varsa zaten her şey yolunda gider. Ailemizin bütün kadınları, değişik okullarda ve kademelerde öğretmendi. Ayrıca annemin yatılı okuldan kardeş statüsüne gelmiş, ailedenmiş gibi yakın, çocuklarıyla kardeş olduğumuz arkadaşları, teyzelerimiz vardı. Bu annelerin hepsi tek tedrisatta, saat 17'de okuldan eve döner, çorbası, etlisi, zeytinyağlısı, tatlısı ile (Bu 4 çeşitten taviz verilmez. Allahın emridir sanki) sofrasını hazırlar, ailesini bu lezzetli, sağlıklı yemeklerle beslerdi. Bitmedi, bunun üzerine de her gün, ertesi günkü ders programının uygulamasını içeren ''günlük plan'' yazma faslı vardı. Her gece, yarın için. Yaz yaz bitmez. Saat 23.00-24.00 Artık sorumluluklar bitmiştir, özgürsünüz... Bu, atom karınca misali insanların hepsi nasıl böyle tükenmeyen, akıl almaz bir enerji ile doluydular. İstisnasız hepsi... Sihirli bir dokunuşla işaretlenmiş gibiydiler. Ahlak anlayışı, insani değerlere sadakatleri, mesleğe adanmışlık, ben ne desem yetmez. Muhteşemdiler. Bu kuşağa özgü fevkaladeliğin sırrını zihnimde aradım. Bana göre: Bu kuşak, Türkiye'nin yoktan varoluşuna, milletin cihana karşı onur savaşında, adım adım bütün zorlukların aşılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna, kendi büyüme süreçleriyle paralel, bizzat yaşayarak şahit oldular. En ŞANLI dönemi yaşadılar. Gururlandılar. Kişiliğin gelişmesi boyunca yaşanan olaylar, maruz kalınan etkiler karakteri şekillendirir. O günkü genç kuşak, muhteşem bir dönemi, yokluklar içinde mucizevi zaferlerle neticelenen savaşları, milli özgüveni yaratan, milli gururu şahlandıran, millet olma bilincini kazandıran bu değerleri yaşayarak kendilerine maletmişler Cumhuriyetin öz çocuklarıydı onlar. Üstelik tanrının lutfu bir de lideri vardı ki ülkenin; karizmatik, deha sahibi, vizyoner, yüksek karakterini adeta haykıran vakur simasıyla Mustafa Kemal. Tanrının Türk milletine en nadide armağanı. mucizeler yaratan, ülkeye çağ atlatan sıradışı insan. Vatanın, milletin bugünkü varlığının mimarı. Böyle bir liderin önderliğinde bu zenginlikleri, bu soylu mücadeleyi yaşayarak büyürken sıradan insanlar olamazlardı. Bizim kuşağımıza da, yaşıtımız olan bütün arkadaşlarımız için de Cumhuriyet' in torunlarıyız diyorum. Çok şükür bize de o hasletlerden pay düşmüş sorumluluklarımıza karşı hassasız. Çok önem verdiğim gibi soframız önceliklerimizdendir. Örnek aldıklarımız annelerimizdir. Ailesine düşkün kadınların da önceliği sofra olmalıdır. Sağlıklı, zeki, güçlü nesiller, sevgi dolu fedakar annelerin eseridir. Hoşcakalın

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
79 -İNSANI İNSAN YAPAN DETAYLAR

TÜSİAD Başkanı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı ifade vermek için mahkemeye getirilmişler. Sanki bitmeyi bilmez koridorlar...

 
 
 

Comments


©2020, sibelius tarafından kurulmuştur.

bottom of page