top of page
Ara

30- TELEVİZYON DİZİLERİNDEN NE ÖĞRENDİNİZ ?

  • saybars06
  • 24 Nis 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 May 2022

Yıllardır seyrediyorsunuz, kapı dinlemeyi de mi öğrenemediniz? Aşkolsun! O zaman kabahat sizde. Belki de öğrenme güçlüğünüz var. Onlarca, yüzlerce defa gördüğünüz gibi bu, televizyondaki hayatların ayrılmaz bir parçası. Sizin de bir yanınız eksik kalmasın, dizileri izlemeye devam ederseniz, er geç öğreneceksiniz...Bir de, başkasına ait çanta, çekmece, dolap karıştırma var, o da yaygın ve sıradan bir eylem. Çok doğal bir şey yapar gibi rahatlar. Ayıp değil, günah değil !

........ İyi ki gerçek hayatımızda televizyondaki kadar yeri yok. Yoktur değil mi? Aman, basitlikler, bayağılıklar hayatımızdan uzak olsun ! Vallahi övünmek gibi olmasın ikisi de bana çok uzak. Siz dizileri izlemeye devam edin, seyredin, görün ama öğrenmeyin, sizden de uzak olsun. Ben birkaç defa hakkımda konuşulurken, üzerine geldim. Bir defasında, açık olan kapıdan kendimi dinlemeye devam edebilecekken (ki hayatımda yeri olan insanlardı) derhal zili çaldım, kendime yenilmek ihtimalini bertaraf ederek, geldiğim hakkında uyardım. Eğer onurunuza, gururunuza düşkünseniz böyle yapacaksınız.. Zira bu zaafınıza yenilirseniz zaman içinde sizden bir şeyler koparıp götüreceğini, sizi eksilteceğini bilirsiniz. Buna razı olup olmamak sizin tercihiniz. Gururumuz, sağlığımızdan sonra en önemli değerimizdir. Bu davranışa çirkin bir örnek spor kanallarında hala, sık sık dönüp duruyor. Galatasaray'ın kendi stadında son şampiyonluk kutlaması yapılıyor, Fatih Terim ile Mustafa Cengiz birlikte, birbirlerinin kulaklarına doğru eğilerek (belli ki özel birşeyler) konuşarak sahanın ortasına doğru yürüyorlar. Bu sırada sahada onlara sırtı dönük pozisyonda saf tutmuş olarak duran görevli polislerden biri, onlar kendi hizasına gelince, arkaya doğru belini kırıp burkularak aralarına kulağını sokmaya çalışıyor. Devrildi, devrilecek. Saygısızlık, görgüsüzlük, haddini bilmezlik, terbiyesizlik örneği... Her defasında geriliyorum. Ne sinir bozucu bir görüntü. Bence her ekrana düştüğünde, tanıyana, tanımayana rezil oluyor, bu ona yeter. İnsanoğlu büyürken önüne çıkan olaylar, şahıslar, davranışlar kişiliğini şekillendiriyor. Dileyelim ayağımıza hep iyilikler, güzellikler dolansın. Yanımıza hep iyi insanlar düşsün. Televizyon çok bereketli bir eleştiri kaynağı . Allah aşkına şu pandemi sürecinde bize ettikleri nedir? Toplamı 30 kanal mıdır, 40 mıdır, istisnasız tümü, aşı konusu gündeme düştüğünden bu yana, ne zaman konuya ilişkin bilgi veya haber verecek olsalar, daha ağızlarını açarken, anında, ardarda iğne batırılan kollar göstermeye başlıyorlar.17853 defa ekranda bunu gördük. Allahım NE KADAR YARATICISINIZ ! Bilmez misiniz insanların mübalağasız %95'i iğneden korkar, bu görüntü herkesi (hiç sevmediğim kelime ile) irrite eder. O halde ''amacınız ne'' diye sorar insan, huzursuz ettiği halde bile bile, ısrarla niye yaparsınız.? Alternatifleri yok . Ekranı konuya ait bir görüntü ile kaplamak gerek, yaratıcılık fukarası olunca iğne batan kolları daya gitsin. Allah müstehakınızı versin. Hele uzuuun bir süre de (haber programı saati denk geldiği için) yemeğimizi yerken, çubuklarla insanların ağzını, burnunu karıştırma görüntüleriyle midemizi bulandırdılar. Yaratıcılık yok da, izan da mı yok, feraset de mi yok?! İncelik falan? Yani hiçbir şey yok. Aaaah ah, daha gidecek çok yolumuz var! Şimdi onu biraz geri çektiler şükür! Halbuki ekranın bir yanında o gereksiz görüntülerden kalan dar alanda da konuk ettikleri birbirinden kıymetli, uzman doktorlar yer alıyor, çok değerli, hayati bilgiler veriyorlar. Lakin esas tema ''iğne batan kol, ya da karıştırılan burun'' olduğundan ekranın tam ortasını ona ayırıyor, kocaman verilen iğrenç ve gereksiz görüntülerle ilgiyi çeliyor, dağıtıyor, heba ediyorlar. Sen ekranı, o davet ettiğin değerli uzmanın görüntüsüyle kaplayıp onu ilgi merkezi haline getireceksin ki, insanlar ona odaklansın, zihinleri dağılmasın, bilgilensin... Hiç mi iğne olan insan görmedik, bilmeyiz!? Yine incelikten uzak, benzer bir örneği de sahadan vereyim.Malumunuz bir Falcao'muz var... Bir GS maçinda gol atmış, topu koltuğunun altına almış, coşkuyla taç çizgisine, kameraya doğru koşuyor, tabii görüntüsü koştukça büyüyor. Hep görüp bildiğiniz gibi , koşup terleyip çok su kaybettikleri için futbolcuların ağzında tükürük koyulaşır. tükürük atar dururlar. Beyaz, sakız gibi görünür attıkları tükürük. Falcao'nun da iki dudağının arasında uzayıp duruyor. Kameraman pozisyonun heyecanı içinde çekmiş doğal olarak. Bir gösterirsin, beş gösterirsin. Yıllarla da gösterilmez ki! O genç adam da doğal olarak ekranda o haliyle yer almaktan hoşnut değildir... Sizde empati var mı empati? O da mı yok? Zaten laf olsun diye sordum. Olmadığı aşikar. O yok bu yok, peki ne var? İncelik falan?! O'nun sizinle anılması pek zor. Ne var, ne var sizde? Ehliyetsiz halleri vallahi çileden çıkarıyor...Evet doğru teşhis budur. Ehliyetsiz yani, liyakatsizler. Diploma var da, sadece referansınız bir kağıt parçası ise performans da bu kadar. Allah bize sabır ihsan etsin ! Bunlarla çok işimiz var... Hepimizin sorunu değil ama! Bizim % 60'ımız filan (belki daha da fazlası) farkında bile değil, umrunda bile değil, ne versen razı. Nabza göre şerbet. Afiyet olsun! Hoşcakalın

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
79 -İNSANI İNSAN YAPAN DETAYLAR

TÜSİAD Başkanı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı ifade vermek için mahkemeye getirilmişler. Sanki bitmeyi bilmez koridorlar...

 
 
 

Kommentare


©2020, sibelius tarafından kurulmuştur.

bottom of page