top of page
Ara

26- YARGIYA GÜVEN DUYABİLMEK

  • saybars06
  • 20 Şub 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Eki 2023

Sıradan bir vatandaş olarak bence yargıya fazla işim düştü. Kırk yaşına kadar adliyenin yolunu bilmezken, ondan sonra bu kadarı bana çok geldi doğrusu. ilki, karşılıklı anlaşmalı bir davaydı, bir sorun olmadı. Adalet beklediğimiz gibi üzmeden gerçekleşti. İkinci defa, evini kiraya vermiş bir mağdur olarak adliyenin kapısını çaldım. Genç, evli bir çifte Fenerbahçe'nin göbeğindeki evimi kiraya vermiştim. Anasının gözü genç bir adam ve (babası Ankara'da, generalmiş) sakin tabiatlı, zarif eşi. Oturmaktalar ve yakınlaşma, senli benli olma gayreti içindeler. Üyesi oldukları sosyal kuruluşlara davet ediyorlar, biraları kapıp oturmaya geliyorlar. Böyle sürerken, kiraya zam dönemi gelince, ben devletin açıkladığı resmi enflasyon oranı kadar artış istiyorum. Özellikle genç adam sabrımı tüketene kadar beni yiyip bitiriyor. Sonunda karlı çıkan onlar oluyor. Sonraki yıl yine aynı film oynuyor. Ben giderek içeri giriyorum, kira küçüldükçe küçülüyor. Günün birinde Almanya'da yaşayan kızım kesin dönüş yaparak Türkiye'ye geldi. Kanun ''Kiralayan, çocuğunun meşru ihtiyacına binaen kiracının evi boşaltmasını isteyebilir'' diyor. Bunu anlamak kiracımın işine gelmedi. Kesin dönüş evrakları elimde, ikinci defa adliyenin yollarına düştüm. Onlar da Ankara'dan, general babadan torpillerini ayarladılar. Kanunla, tahliye talebimin haklılığı aşikar olduğu halde ilk ve son duruşma arası on üç ay sürdü. Hakimin onların çıkarlarını kollamak için uyguladığı taktik şu: Onları (göstermelik) azarlıyor ama sonraki duruşmayı iki,üç ay sonraya atıp ,çok düşük bir kira ile Fenerbahçe'nin ortasında oturmaya devam etmelerini sağlayarak beni cezalandırmış oluyor. Hakim onları azarladıkça saf saf,haklılığımı görüyor diye seviniyorum. Sonra kafama dank etti ki, ben oyalanırken karşı tarafa zaman kazandırılıyor. Sonunda çekinerek hakimin kapısını çaldım. Soğuk ta bir adam. ''Eve ihtiyacım var, siz hep onları azarlıyor, beni cezalandırıyorsunuz, biraz da beni azarlayıp onları cezalandırsanız'' dedim. Demek ki yüzünde gözü varmış, sonraki celsede tahliye kararı verildi. Ankara'dan yapılan baskı ile hakimin adaleti (!) düşük kira sebebiyle önemli parasal kaybıma sebep oldu. Onlar 30 TL' ye oturuyordu, çıktıklarında 130 TL. ye verdim.(O yıllarda enflasyonun % 100'üzerinde olduğunu da söylemeliyim.) Üçüncü hukuk mücadelesi daha acıdır ve adaletin yüz karasıdır. Numune Hastanesi önünden geçen cadde(Tıbbiye Cad.) trafik kanununda ''Bağlantı yolu'' diye adlandırılan özelliktedir. Dolayısıyla tek yönlüdür. Haydarpaşa köprüsü yönüne gidiş vardır. Ters yön, trafiğe kapalıdır. Karşıya geçiyordum,yolu kontrol ettim, bomboştu.. Caddenin tam orta yerine geldiğimde,çok şiddetli bir darbeyle neye uğradığımı şaşırdım. Anında, ''anneee'' diyerek (her başımız sıkıştığında olduğu gibi), sırtüstü yere vuruldum. Kaza anında sağ ayağımın üstünden sol arka tekerlek geçti. Çamurluk şiddetle karnıma çarptı. Elimdekiler çevreye saçıldı, saatimin kayışı koptu fırladı gitti. Pabucumun sağ teki ayağımdan çıktı, uçtu. Budalanın biri (Bizde bunlardan çok var) trafiğe kapalı yönden, hem de geri geri gelerek yolun boş oluşundan istifade edip kaçarak, park edecek uygun bir yer arıyormuş! İlk yazılı ifadesinde aynen şöyle diyor; ''Telaşımdan yarım yamalak arkaya baktığım için görmedim.'' Bunu da demiş yani. Boş bulundu herhalde! Olsun, kapı gibi hakim dayısı arkasında... Gereken yapılacak. Duruşmadayız. Hakim beni konuşturmuyor Yutkunup duruyorum. Karşı taraf ise, her şeyi kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde değiştiriyor, çarpıtıyor. Bir de mühendismiş, okumuş da adam olamamış. Ahlak yoksa çare de yok. Göz göre göre okkanın altına gidiyorum. Avukatım var ama yok gibi bir kadın, ağzı var dili yok. Beni savunmaya gönlü yok gibi, sesi soluğu çıkmıyor. Parasını biz verdik ama sanki o da karşı tarafa hizmet ediyor. Bilirkişinin manyetik alanına girdi. Bütün güçler karşıma dikildi, yalnız ve çaresizim ve de haklıyım... Bu olaydaki talihsiz tesadüfü daha bilmiyorsunuz. Bana çarpan aracın sahibi Kadıköy adliyesinde görev yapan bir bilirkişiymiş. Aracı kullanan da onun yeğeni. Baltayı taşa vurmak bu olsa gerek. Adliyedeki herkes ahpabı. Trajikomik bir olay. Ben trajedi bölümünün başrolüyüm. Ayak ve el bileğim kırıldı,bir ay alçıda kaldım, Ankara'ya gittim kardeşim baktı bana. İki yıl boyunca çok çeşitli mağduriyetler yaşadım. Olayın komedi bölümünde de adaletin, devletin, adliyenin düştüğü durumlar var. Adalete, hakka değil de kula kulluk edişleri... Belki buna trajedi demek daha doğru olur. Oralara düşmeyesiniz. Bilin ki; haklı olmanız yetmeyebilir, araya hatırlı kişiler koyarak hakkınızı gasp edebilirler. Mekanizma böyle çalışıyor. Buna göz yuman adaletsiz hakimlerle karşılaşmanız, benim deneyimlerime göre 2/3 oranında mümkün. Zaman kaybı, para kaybı, koşuşturmalar, raporlar, adam kayırma, çok stresli bir süreçte hepsini yaşadım. Neticede bu işlerin nasıl döndüğünü öğrendim ve adalet kurumuna saygımı, inancımı kaybettim. Klas insanlar, bulundukları makamı icraatlarıyla yüceltirken bazı düşük çaplı yaratıklar da makamlarının gözümüzdeki itibarını yerlere seriyor. Aman ha adliyeden uzak durun! Hak, hukuk, aramakla bulunmuyor, haklı olmak yetmiyor.. Yaşayarak öğrendim. Hoşcakalın












































 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
79 -İNSANI İNSAN YAPAN DETAYLAR

TÜSİAD Başkanı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı ifade vermek için mahkemeye getirilmişler. Sanki bitmeyi bilmez koridorlar...

 
 
 

コメント


©2020, sibelius tarafından kurulmuştur.

bottom of page